“KUTSAL” EŞİTSİZLİK

Kur’an’a (Nahl 71) göre Allah rızık verirken kimilerini diğerlerine üstün tutmuştur. Böyle yapmıştır, çünkü eğer bütün kullarına bol rızık verseydi onların muhakkak azgınlık edeceğini bildirmiştir (Şûrâ 27). Bu nedenle Allah’ın bazılarına diğerlerinden daha fazla verdiği şeyler için göz dikilmemelidir (Nisa 32).

 

Yani Kur’an’a göre tüm insanlar bol rızık sahibi olsaydı, kişiler kendilerini muhtaç bir durumda bulmayacakları için Allah’a yalvarmayacaklar ve dolayısıyla kâfir olacaklardı (Alâk Sûresi, 6 – 7. ayetler).   

 

Oysa insanların azgınlık edip toplum düzeninin bozulmasının sebebi rızık bolluğu ve eşitliği değil, tam tersine rızık azlığı ve haksızlığıdır. İnsanlar bu yüzden çeşitli suçlar işlemekte ve türlü türlü ahlâksızlıklar yapmaktadırlar. Fakat Kur’an, varsıl kimselerin eseri olduğu için bu olgu gizlenmeye çalışılıyor ve hatta tam tersi iddia ediliyor.

 

Eğer Allah (!) insanları kendine duacı kılmak istiyor (niye ki?!) ve bunun için de rızık eşitsizliğine gerek görüyorsa, bu takdirde insanların bir kısmının değil, hepsinin rızkını az tutması gerekirdi.

 

Yoksulların yaşadıkları sömürü ortamını benimsemeleri, sömürüye boyun eğmeleri ve yoksulluğu kaçınılmaz bir yazgı olarak kabullenmeleri için şu hüküm de konmuş : “Sizi biraz açlık, korku, can, mal ve ürünlerden eksilterek deneyeceğiz. Sabredenleri müjdele” (Bakara 155).

 

Gazali’ye ait meşhur “İhyâu ‘Ulûmi’d-D’în” isimli kaynakta geçen ve sömürülenlerin sınıfsal husumet duygularını yok etmeyi amaçlayan hadislerin bazılarına bir bakalım (Aktaran : İlhan Arsel, “Şeriat ve Eşitsizlik”, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2006, s. 59 – 61) :

 

“Allah… fakir olanları sever. Bu ümmetin hayırlısı fakirler(dir)”

 

“Allah’a fakir olarak ulaş, zengin olarak ulaşma!”

 

Allah bir kulunu sevdiği zaman onu bela ile iptilâ eder (belaya bağımlı yapar – CS). Sevgisi son haddine vardığı zaman aile, mal, evlât diye kendisine hiçbir şey bırakmaz”

 

“Beni seven fakirliği sever

 

“Fakirlik mü’min için atın yanağındaki dizgin ve alnındaki beyazdan daha üstündür”

 

“Yoksul mü’minler, zenginlerden önce cennete girer…

 

Oysa bu öğütleri verip duran “Hz” Muhammed’in kendisi savaş ganimetlerinden bol bol yararlanıyor, çok sayıda arazi, bağ ve hurmalık alıp buralarda köleler çalıştırıyor, peygamber ve veli mertebesinde olan kimselerin servet edinmekten kaçınmaması gerektiğini de duyuruyordu (Arsel, a. g. k., s. 60  ve 64).

 

Yoksulları sadaka ve zekât kurumları aracılığıyla varsıllara minnet duymaya, onlara bağımlı kılmaya da çalışmıştı Muhammed.

 

“Dinleyin ve itaat edin! Hatta üstünüze, başı kuru üzüm tanesi gibi siyah Habeşli bir köle bile tayin edilmiş olsa… (itaatten ayrılmayın)” (Kütüb-i Sitte, Hadis no : 1725. Ayrıca şu link : https://hadis.ihya.org/kutubusitte/hadisler.php?t2=ara&ara=%FCz%FCm+k%F6le&yer=hadis) sözü de Muhammed’e aittir (burada kölelik kurumunun yine meşrulaştırıldığı ve hatta siyah insanlara yönelik bir küçümsemede bulunulduğu da söylenmelidir).

 

Yani yoksullar, ezilenler, sömürülenler hep itaat etmelidirler. İsyanı, devrimi falan düşünmemelidirler İslam’a göre.

 

Bunu isteyen sadece İslam mı? Tabii ki hayır!

 

Fransız İmparatoru Napoléon’un ibretlik bir itirafını hatırlayalım :

 

“Devlete en emin ve sürekli destek işini gören şey dindir. Çünkü hiçbir toplum servet eşitsizliği olmadan yaşamını sürdüremez ve servet eşitsizliği de din olmadan sürdürülemez. Eğer bolluk içinde bulunan bir kimsenin hemen yanı başında açlıktan kıvranan yoksul kişiye : ‘Bu yeryüzü dünyasında hem zenginlerin ve hem de fakirlerin bulunması gerekir. Fakat ilerideki ebediyetler dünyasında servet dağılımı daha farklı şekilde olacaktır’ şeklinde konuşacak bir otorite olmayacak olursa, o kişinin o eşitsizliğe boyun eğmesi mümkün değildir” (Arsel, s. 50 – 51).

 

Sosyalist toplumda ise din (ve hatta sosyalist devlet de) zaman içerisinde sönümlenerek ortadan kalkacaktır.

 

………………………………………………………………………………………………………

About cevatsabri

Marxist-Leninist
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a comment